Buğday Derneği Tohum Takas Ağı Yönlendirme Komitesi Ana Metni

Sevgili yerel tohum dostları,

Temmuz sonunda Yalova’da gerçekleştirdiğimiz Çiftçi Buluşması sırasında Buğday Derneği Tohum Takas Ağı Yönlendirme Komitesi tarafından son hali verilen “Buğday Derneği Tohum Takas Ağı Yönlendirme Komitesi Ana Metni’ni” aşağıda paylaşıyoruz.

***

Tohum Takas Ağı’nın (TTA) kuruluş amacı, yerel tohumun değerini, anonim olarak devamını ve yaygınlaştırılmasını gözetmektir.

Bu amacın temelinde, yerel tohumların sahip olduğu büyük ve çok boyutlu önemle, yerel tohumların karşı karşıya olduğu tehditlerin aciliyeti yatar.

Yerel tohumların anlamı, hayatın ve doğanın bütünlüğü içinde birbirleriyle doğrudan bağlantılı bir çok alanda gösterir kendini: Biyolojik çeşitlilik ve tohumun soyunun devamlılığını sağlamak, geleneksel/yerel bilgimize sahip çıkmak, çiftçiyi ve özellikle de küçük aile işletmelerini en temel girdide desteklemek ve bu sayede üretim-tüketim zincirinde gıda güvencesini sağlamak…

TTA’nın bu yolculuğunda sahip olduğu ilkeler,

  • bilginin paylaşılması ve çoğaltılması,
  • yerel tohumların anonim olarak devamı,
  • Süreçlerde şeffaflık ve katılımcılığa açıklık
  • Konulara yaklaşımda rekabet ve çatışmanın değil, işbirliği ve uyumun benimsenmesi,

olarak sıralanır.

Bu bağlamda, TTA 6 çalışma alanında faaliyet gösterir:

1) Bütüncül, sürdürülebilir, izlenebilir ve katılımcı yöntemle takas sisteminin kurgulanması

2) İlgili mevzuata dair olası değişiklikler ve iyileştirmeler için çalışma yapılması

3) Sisteme üye olan üreticilerin tohum yetiştirme bilgi ve deneyiminin artması

4) Yerel tohumla üretilen ürünler için talebin artması yönünde farkındalık çalışması yapılması ve alternatif pazarların oluşturulması

5) Yerel tohumların sürdürülebilir devamlılığı için farklı paydaşlarla katılımcı işbirlikleri

6) Yerel tohumla yapılan üretimde, doğa ve insan dostu tarım pratiklerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması

Bu çalışma alanlarındaki faaliyetleri için, Tohum Takas Ağı Yönlendirme Komitesi şu görevleri önceler:

1. Tohumlara ait veri ve bilgi kayıt sisteminin geliştirilmesi

2. Çiftlikler için temel eğitim programı hazırlanması

3. Takas sistemine sokulacak tohumların ekileceği çiftlikler ve tohumlarla ilgili temel kriterleri belirlemek,

4. Takasa girmesi onaylanmış (temiz, güvenilir) tohumların web tabanlı sistem üzerinden paylaşımının sağlanması ve bununla beraber katılımcı çiftlik sayısının arttırılması ve yeni tohumların sisteme dahil edilmesi

5. Sisteme katılan çiftlik ve tohum sayısı arttıkça, bölgesel takas sistemine tohum sokacak tohumluk üreticisi çiftlik sayılarını (“Tohum Merkezleri”) arttırmak ve/veya mevcut çiftlikleri bu kapasiteye ulaştırmak.

Tohum Takas Ağı Yönlendirme Komitesi, katılımcılık ilkesiyle verimli bir çalışma yapısını birlikte hayata geçirir. Tohum Takas Ağı’nda Tohum Üretim Merkezleri olarak yer alan üreticilerin her birinden temsilcilerden ve sürece emek veren akademisyen, uzman ve Buğday Derneği yetkililerinden oluşan, yatay ve şeffaf bir karar alma mekanizması içinde hareket eder.

Buğday Derneği Tohum Takas Ağı Yönlendirme Komitesi 

Çiftçi Buluşması: “Bu var ya… Tam lazım olan buydu yani bize.”

Tohum Takas Ağı kapsamında yılın ikinci büyük toplantısını geçtiğimiz hafta yaptık.

Bir çok açıdan kritik bir toplantıydı bu. Konuşulacak, anlatılacak, dinlenecek çok şey vardı. Kararı alınacak, son durum kontrolü yapılacak, önümüzdeki aylar için planlanacak…

Dahası, yıllardır oya gibi işleyerek oluşturduğumuz Tohum Takas Ağı veritabanının görücüye çıkacağı, fiilen kullanılmaya başlanacağı, uygulamalı eğitiminin verileceği toplantıydı.

Yaz mevsiminin tohumlarının toplanmak üzere olduğu, sonbaharda toprağa atılacak tohumların ambarlarda kurumaya alındığı dönemdeydi.

İlk akşam... Tanışmaca!

Bir de üstüne, yaz ayıydı, Ramazan ayıydı. Katılımın yüksek olmasına ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, katılımın yüksek olmama ihtimali güçlüydü (ve evet, tarihi başka türlü ayarlamak bir çok farklı nedenden mümkün değildi!)

Ama çiftçilerimiz, Tohum Takas Ağı’nı bu denli “zengin” yapan yerel tohum sevdalıları sağolsunlar… Toplamda 42 katılımcıyla yaptığımız toplantı şahane geçti, çok başarılı oldu.

***

Salı akşamı toplandık. Salı gün boyunca devam eden Yönlendirme Komitesi toplantımızın ardından buluşma noktasında bir araya geldiğimiz katılımcılarla iftar saatinde yemeğimizi yedik. Tanışma faslı kaldığımız otelde de devam etti, bir kısmı birbiriyle tanışan, bir kısmı ise Tohum Takas Ağı’na yeni dahil olanlardan oluşan grubun “muhabbeti” güzeldi.

Çarşamba gününe hızlı başladık. Dünyada tarım ve tohumda gelinen son nokta ve yaşanan sorunlar Prof. Dr. Tayfuın Özkaya tarafından anlatıldı. Tohum Takas Ağı’nda son durum, tohumluk almak amaçlı ekilen tohumların her çiftlik özelinde son durumları paylaştık, yaşanan sorunları hep beraber tartıştık. Çarşamba öğleden sonraki bölümde ise Dr. Gülay Beşirli’nin “tohumdan tohuma süreç”le ilgili önemli pratik bilgileri paylaştığı sunumunu dinleme, ardından da Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Merkezi’nin geniş arazisindeki uygulama örneklerini birebir görme şansımız oldu.

Çarşamba akşamki yemekte, bu tür buluşmaların en önemli kısımlarından biri olan “bire bir muhabbet” ettik bol bol. Toplantıya katılan

Yerinde, uygulamalı eğitim iyidir...

çiftçiler, Tohumluk Üretim Merkezleri’nden olan Gürsel Tonbul’un şahane kolaylaştırıcılığında, ellerindeki tohumların son durumlarını ve önümüzdeki seneye yönelik planlarını paylaşma imkanı buldular.

Perşembe gününe ise dünyada bir ilk olan ve Tohum Takas Ağı projesi içinde çok önemli bir yere sahip “Tohum Takas Ağı Elektronik Veritabanı”nın (www.tohumtakas.org) açılışını yaptık. Buğday Derneği Bilişim Koordinatörü Mehmet Gürmen tarafından verilen uygulamalı eğitimin ardından, yerel tohum sevdalısı bir çiftçimizin (aşağı yukarı) şu sözlerini duydu kulaklarım, ve geniş bir gülümseme yayıldı yüzüme:

“Ağbi, bu var ya… Tam lazım olan buydu yani bize.”

Atölye çalışmalarında herkes en çok ilgi duyduğu konuların etrafında bir araya geliyor

Günün devamında, önceki gün başladığımız “Ne durumdayız, kim hangi tohumları tohumluk alma amaçlı ekebilir?” atölyesine devam ettik. Tohumluk Üretim Merkezlerimizin sayısının aramıza yeni katılan çiftçilerimizin de yoğun ilgisiyle artması da Çiftçi Buluşması’nın çok önemli bir başka çıktısı.

Programı ise bir başka çok yararlı eğitim ve atölye çalışmasıyla bitirdik: Kompost yapımı. Bu konuda Türkiye’de çalışan en önemli isimlerden olan Huriye Kara’nın kompostun sürecini anlattığı, pratikta dikkat edilmesi gerekenleri aktardığı, üstüne üstlük arazinin etrafında bulduğu materyallerle ve getirdiği soılucanlarla farklı süreçleri uygulamalı olarak gösterdiği Kompost Atölyesi çiftçilerimizin büyük ilgisini çekti.

***

Bu tür etkinlikleri düzenlemek zordur, hem de çok zor. Kısıtlı kaynak, yoğun program, teknik ayrıntılar, gecenin geç saatlerine kadar süren toplantıları takiben sabah erken saatlerde güne yeniden başlamak… “Etkinliğin çok iyi kotarıldığını” belirten katılımcılara cevabım şu oldu hep: Çiftçilerin sebatı ve anlayışı, Buğday Ekibinden Güneşin, Batur, Berkay ve Mehmet’in büyük özverisi ve hep destek-tam desteği, hocalarımızın büyük emeği, ve hepimizin her daim gülümseyen yüzleridir, Buğday Derneği Tohum Takas Ağı Çiftçi Buluşması’nı bu kadar keyifli ve verimli ve şahane kılan.

Aynı tohumlar ve yaşam ve özgürlük için yürüdüğümüz yolculukta olduğu gibi – Hep beraber, güvenerek, emek vererek, gülümseyerek.

Sevgiyle kalın,

 

Güneşli bir haftasonunda tohumlar için koşmak ~2

Geçen kaldığımız yerden devam edelim, madem.

Not: Fotoğraflar için Buğday dostu Çağlar İnce’ye çok teşekkürler!

Pazar gününe , “Yarış sabahı şunu yemek, bundan uzak durmak lazım” uyarılarının bol olduğu bir kahvaltıyla başladık. Uyarılar yerindeydi tabi, ve bendeki etkisi bir süredir uzak kaldığım-ama bu aralar geri döndüğüm “düzenli ve hatta ağır spor yaptığım günlere” dönmek şeklinde oldu.

Aklıma macera yarışlarının serin sabahlarını, çıkışa hazırlanan sporcuların -kimi gergin ve odaklanmış, kimi rahat ve gülümseyen- yüzlerini, ufak koşu çantalarının köşelerine sıkıştırılan müslilerini, bir köşede yapılan son takım strateji toplantılarını getirmişti sanırım, bu muhabbet.

Şimdi düşünüyorum da, Runtalya’dan “Evet, düzenli spora yeniden dönmek lazım!” diye büyük bir kararlılık ve istekle dönmüş olmamamın sebeplerinden biriydi belki de, o sabah beni hınzırca gülümseten “onu ye-bunu yeme” muhabbetleri.

Kahvaltının ardından son hazırlıklar, geceyi bir TaTuTa çiftliğinde geçiren dostlarımızla “doğru yerde” buluşmak için yapılan telefon görüşmeleri ve koşunun başlayacağı yere doğru uzanan asfalt yolu, gittikçe artan bir heyecan duygusuyla adımlamaca…

İtiraf edeyim, Adım Adım’cıların sayısı bir kez daha şaşırttı beni o an. Hemen önceki gece, o koca salonu doldurduklarına tanık olmama rağmen hem de, “ne kadar da büyümüş Adım Adım, ne kadar da çoğalmış iyilik için koşanlar” diye düşündüm.

Yarış başlangıç noktasında birbirimizi bulamadık bir süre. Ama yine de Buğday camiası olarak bir-iki fotoğraf çektirebildik, çıkıştan önce. Eksikler-gedikler var, biliyoruz.”Kusura bakmayın, buluşamadık ='(” demekten başka şey gelmiyor elden, affedin.

Yarış başladığında ben, Berkay ve Mehmet beraber adımladık bi’ süre. Bu arada Berkay’a özel bir teşekkür: Odadan aceleyle çıkarken çipimi unutmuştum ve ama ne kadar sürede koşacağımı merak ediyordum, Berkay da sağolsun çipini bana verdi.

Ahmet Berkay Atik adına koştum yani bi’ anlamda, Runtalya’yı =)

Birkaç yüz metre sonra Berkay ve Mehmet’e dönüp, “Ben gidiyorum” dedim. Nereye gittiğimi bilmiyordum, sorsalar söyleyemezdim. Sadece uzun zamandır olduğum gibi, nereye gittiğimi bilmekten çok sezmeye güvenerek, gittim.

“Yol” Adım Adımcılarla doluydu. Genci, yaşlısı, kadını, erkeği, çocuğu… Yavaş yavaş adımlayanı, iyi bir tempo tutturmuş gideni. Adım Adım’cıları diğer koşuculardan ayıran bi’ güzel formalardı, bi’ de yüzlerde farklı bi’ gülümseme, gözlerde farklı bi’ ışık.

Hayatımın en iyi koşularından birini yaptım. Adım Adım’ın kurulduğu seneki Avrasya Maratonu’ndan beri koşmamıştım (arada katıldığım macera yarışlarını saymıyorum – onlarda saatler süren dayanıklılık ve psikolojik dirençtir zira, mesele – bir de takım arkadaşınla kurduğun “muhabbet” tabi). Yarışı yürümeden bitirsem büyük başarıydı benim için.

Ama ben koştum. Kimseyle değil, safi kendimle, ve korkularımla, ve çekincelerimle, ve varoluşumla yarıştım. Yarışmak da değildi bu, bir yüzleşme süreciydi. Aydınlanma saatiydi.

Neredeyse tam bir saat sürdü koşmam, 59 dakika 5 saniye – yanlış hatırlamıyorsam.

Bittiğinde gülümsemem biraz daha doygundu. “Adım Adım” yapacağını yapmıştı, bi’ şeyleri hatırlatmıştı bana yine ve yeniden.

Döndükten sonra bol muhabbet, uzun zamandır görmediğim dostlarla anlık karşılaşmalar, sarılmalar, ışıldayan bakışları paylaşmalar.

Ardından odaya dönüş, hamam-duş, otelden çıkış, Adım Adım’ın partisine katılmaca…

Vedalaşma, Berkay’la otobüs beklerken falezlerden uzun uzun engin mavi denize bakmaca.

Otobüs. Ertesi sabah Berkay’la Dedetepe Çiftliği civarında “hadi abi, görüşürüz”leme, üç-dört saat sonra da köy, evim.

“Hayat, biz planlar yaparken başımıza gelenlerdir” demiş bi’ bilge. Bunu akılda tutmak lazım. Ve ama, bi’ başka bilge de ona şöyle cevap verebilir misal: “Doğru diyorsun da, hadi gel, bostanımızı çapalamamız lazım.”

Çünkü hayat, attığımız adımların bizi nereye götürdüğü kadar, adımlarımızın ve yolun ta kendisinden alınan o anlık doyunç ve farkındalık.

“Koskoca endüstriyel tarım sistemine, devasa tohum şirketlerine, “modern”in indirgeyici dayatmalarına karşı ne yapılabilir ki?” sorularına verilebilecek cevaplardan biri de bu belki de…

Daha güzel bir dünyanın tahayyülü kadar, kendimizi o yola vakfetmek, mesele. “Biz” olmak, adımlar beraber atmak.

Not: Fotoğraflar için Buğday dostu Çağlar İnce’ye çok teşekkürler!